Page 11 - Beysehir TSO | 2019 Faaliyet Raporu
P. 11

BEYŞEHİR TİCARET ve SANAYİ ODASI 2019 YILI FAALİYET RAPORU



          Çavuş  Kasabası  yakınlarındaki  Küçük  Höyük  bunlardan  sadece  biri  olup  burada  bulunan  eserlere
          değinmekte fayda vardır. Buluntular arasında tunç eserler, büyük bir çanak, kazan, iki adet kepçe, mızrak

          takımları ve seramik parçaları vardır. Küçük Höyük M.Ö 2000’den altıncı yüzyıla kadar iskân edilmiştir.
          Daha geç dönemine ait seramiğin çok az olmasının sebebini yerleşim yerinin değişmiş olmasında aramak

          lazımdır.  Çukur  kent  Höyüğünde  ise,  ilkel  silah  ve  çanak  kalıntıları  bulunmuştur. Türkiye Selçuklu
          Sultanı 2. Mesud 1124’te yöremize yönelik fetih hareketlerini yoğunlaştırmışlardır.


          Ankara’dan Eymüroymakları reisi akıncı Nureddin bin Madan Gazi, Beyşehir, Seydişehir, Şarkikaraağaç
          ve Gelendost civarını fetihle görevlendirilmiştir. Beyşehir gölü ile Hoyran Gölü arasına yerleşen Eymür

          Türkmenleri  bugünkü  kasaba  ve  köyleri  kurarak  buralarda  yeniden  Türklüğü  ihya  etmişlerdir.

          Selçukluların  1176’da  Bizans  ordusu  karşısında  elde  ettiği  Miryokefalon  Zaferi  sonrası,  Anadolu’nun
          Türk yurdu olması kesinleşmiş ve Beyşehir çevresine de Türkmenler hakim olmuştur. Anadolu’ya halen

          hâkim  olan  Müslüman  Türk  varlığı  köken  itibarıyla  Türkiye  Selçuklularına  dayanır.  Onlar  üzerinde
          yaşadığımız toprakların  fatihleri ve  koruyucuları olarak  bilinir.  Beyşehir  ve  çevresi  de 1075’ten sonra

          Türkiye  Selçuklularının  hakimiyet  alanına  dahil  olmuştur.  13.  yüzyılda  ise  hâkimiyet  kesinleşme
          aşamasına gelmiştir.


           Türkmenlerin Batı Anadolu’ya akınlar yapması Yuhannes’in 1120 yılında sefer yapmasına sebep olur.
          Bu,  sefer  sonunda  Uluborlu  ve  Beyşehir  gölü  civarı  yeniden  Bizanslıların  hâkimiyetine  geçer. Bu

          noktada, Türkler ile yerli gayrimüslim halkın güçlü bir iletişim köprüsü kurdukları görülür. Şöyle ki: “1.

          Mesud idari alanda  gösterdiği  adaletle  gayrimüslim  dahi  kendisine  bağlanmıştır.  Bundan  rahatsız olan
          imparator  YuannisKommenos,  1142’de  Uluborlu’yu  Türker’den  kurtarmaya  çalışırken,  Beyşehir  gölü

          adalarında  oturan  Hıristiyan  halkı  yurtlarından  gemilerle  taşıyarak  ve  zorla  çıkarmıştır.  Zira  onlar,
          Türkler’le  dostluk  ediyor  ve  onlar  gibi  yaşamaya  alışıyordu.”  Peçenekler’in  balkanlardan  yaptıkları

          akınlar, imparatoru İstanbul’a dönmeye mecbur etmiştir.

          Bu gelişmeden de anlaşıldığı üzere Anadolu’da 1071 sonrasında başlayan fetih hareketleri 12. yüzyılın

          ikinci çeyreğine gelindiğinde, Beyşehir civarında da yoğunlaşır ve bu dönemde bölge Türk hâkimiyetine
          girer. Sultan Alaeddin Keykubat döneminde, kültür ve imar faaliyetleri iyice canlanır.


          Buna paralel olarak Beyşehir’ de Kubadabad Sarayı yapılır. Şöyle ki; “Sultan Konya’dan Antalya ve Ala
          iye  arasında kış  başlangıcı  ve  bahar dönüşü  seyahatlerinde  göl  kenarında  ve bir  tepenin  eteğinde inşa

          ettiği Kubad-adab şehri meyve ağaçları ve yeşillikleri, suları, havası ve gölün manzarası ile çok şirin bir

          yerdi.

          Bu güzel yer sultanında dikkatini çekti. Ve mimarlarına burada bir mamure yapmasını emretti ve az bir
          müddet  içinde  sultanın  arzusuna  göre  bir  saray  yapıldı.  Sultan her sene Akdeniz sahillerine gider ve

          oradan dönerken bir müddet burada yaşar; eğlenir ve dinlenirdi.”


                                                           10
   6   7   8   9   10   11   12   13   14   15   16